YÜKLENİYOR...

Bülbül - Kısa Çocuk Hikaye Özetleri

Bütün imparatorlar gibi, Çin imparatoru da sarayda oturuyordu. Ama onun sarayı sarayların en güzeliydi. Dillere destan olmuştu. Sarayı çevreleyen ormanda bir bülbül vardı. Tatlı sesiyle hergün durup dinlenmeden şakıyordu. Ağ seren balıkçılar işlerini bırakıp saatlerce bu bülbülü dinliyorlardı.

Bir gün, imparator kuşlarla ilgili bir kitap okuyordu. Kitabın yazarı Çin'den söz ediyor ve şöyle diyordu: "Çin'deki hazineler ve güzellikler saymakla bitirilemez. Ama tüm bunların en güzeli kuşkusuz İmparator sarayının bahçesindeki bülbülün şakıması.. Bu kuşun bir benzerini bu zamana kadar ne gördüm, ne de duydum." imparator bunu okuyunca kendi kendine: "Garip şey doğrusu. Sarayımın çevresinde böyle bir kuş bulunsun da haberim olmasın." dedi. Hemen mabeyincisini çağırdı ve ona:

Sarayımın çevresindeki bir kuştan söz ediliyor. Bu zamana kadar neden bunu bana söylemediniz? Bu kuşu hemen bulup huzuruma getirin, dedi.

Ne mabeyinci, ne beyzadeler, ne de saray hanımları böyle bir bülbülden söz edildiğini duymamışlardı. Mabeyinci bu kuşu günlerce aradı, herkese sordu. Kimse ne görmüş ne de işitmişti.

Sarayın mutfağında çalışan bir hizmetçi kız bülbülü görmüştü. Ormandan gelip geçerken bir kenara oturup, onun yanık yanık ötüşünü hayranlıkla dinliyordu. İmparatorun emrini duyunca mabeyinciye varıp aranan bülbülü gördüğünü ve yerini bildiğini söyledi.

Mabeyinci ve yanındakiler hizmetçi kız ile birlikte gidip bülbülü ormanda buldular. Bir dala konmuş tatlı tatlı şakıyordu. Ötüşüne herkes hayran kaldı. Bülbül, İmparatorun kendisini dinlemek istediğini öğrenince, mabeyinciyi takip etti, saraya geldi.
 
Tahtın bulunduğu salonda bülbül için altından bir çubuk yerleştirilmişti. Gri renkli minik kuş gelip bu çubuğa kondu ve tatlı sesiyle şakımaya başladı.
İmparator onun sesine hayran kaldı. Yanından hiç ayrılmasını istemediği için altın bir kafes içine koydu. Bülbülün kafesten çıkmasına günde sadece üç kez izin veriyordu. Ama, kuş yine de tamamen özgür değildi. Bir çift ipek iple ayaklarından bağlı idi. Bir uşak bu iplerin ucundan sıkı sıkıya tutmak için imparator tarafından görevlendirilmişti. Aradan yıllar geçti. Bülbül durmadan şakıdı.

Tahta çıkışının ellinci yılında imparatora sayısız armağanlar geldi. Bunlardan biri de küçük bir kutu idi. Kutuyu açtılar. İçinden zümrüt ve yakutla işlenmiş, altından yapılmış mekanik bir bülbül çıktı. Üzerine: "Japon İmparatorundan Çin İmparatoruna armağan," diye yazılmıştı. Sahici bülbülün bir benzeriydi bu. Aralarındaki tek fark, mekanik bülbülün cansız oluşuydu.Altın bir anahtarla kurulunca, tıpkı kafesteki bülbül gibi tatlı tatlı şakıyordu.

Artık herkes yeni bülbülü dinliyordu. Gerçek bülbül unutulmuştu. Bir gün kafesinden çıktı, uçtu ve ormandaki eski yuvasına döndü. Mekanik bülbülü, İmparatorun yatağının baş ucuna ipek bir yastık üstüne yerleştirdiler. Bir levhaya da: "İmparatorluğun Baş Şarkıcısı" diye yazdılar ve yanına koydular.

Bir akşam, İmparator bülbülü dinliyordu. Bülbülün şakıması birden durdu. İmparator en becerikli ustalarını getirdi. Bütün uğraşmalara rağmen, kimse onu onaramadı. Zembereğinin kopmuş, makinenin yıpranmış eskimiş olduğunu ve ellerinden birşey gelmeyeceğini söylediler.

İmparator buna çok üzüldü. Üzüntüsünden yatağa düştü. Herkes onun sağlığından tasa ediyor, her fırsatta durumunu mabeyinciye soruyorlardı. Ama o çok kibirli idi. Gelenleri savıyor, cevap vermek zahmetine katlanmıyordu. İmparatorun durumu gün geçtikçe kötüye gitmekteydi. Artık ümit kesilmişti.
 
Güzel bir yaz gecesi, İmparator, yüzü solmuş ve ölüm halinde yatağında yatıyordu. Odasının penceresi açıktı. Susan ve artık şakımıyan mekanik bülbül ay ışığında parlıyordu. İmparator: «Güzel kuş, ne olursun benim için öt, yalvarıyorum sana", diye sızlanıyordu. Kuş hiç cevap vermiyor, sessizce duruyordu.

Bu sırada, birdenbire pencereden tatlı bir şakıma yükseldi. Ormandaki gerçek bülbülün sesiydi bu. Balıkçılardan İmparatorun çok hasta olduğunu duyunca: "Bana çok nazik davrandı ve ilk ötüşümde ağladı. Bu, benim için en büyük mutluluktur. Onu iyileştirmek için gidip elimden geleni yapacağım" demişti. Ve işte şimdi, İmparatorun penceresi önünde bir dala konmuş şakıyordu.

Bülbül, ormandaki yuvasına çekilmeden önce, her akşam pencerenin önüne geldi. İmparator için tatlı tatlı öttü. İmparator onu dinledikçe, eski sağlığını ve neşesini yeniden buldu. Daha uzun yıllar yaşadı ve ülkesine yararlı oldu.
(Andenen'den)