Vaktiyle biri kız, diğeri erkek, iki küçük kardeş vardı. Anneleri ölmüş,
babalan başka bir kadınla tekrar evlenmişti. Bir gün, küçük çocuk kız
kardeşinin elinden tutup ona dedi ki: "Annemiz öldükten sonra hiç rahat
yüzü görmedik, üvey annem her gün bizi dövüyor, köpekler bile bizden
daha iyi yaşıyor. Gel buradan kaçalım, başımızın çaresine bakalım."
Evlerinden çıktılar, bütün gün çayırlarda, tarlalarda, kırlarda bayırda
yürüdüler; sonunda bir ormana vardılar. Yoruldukları için, bir ağaç
kovuğuna girdiler ve geceyi orada geçirdiler.
Ertesi sabah, güneş ışıl ışıl parlıyordu, çocuk susamıştı. Ama Üvey
anneleri o kadar kötü idi ki, bütün pınarları büyülemişti. Çocuk
rastladığı ilk pınardan su içmek istediği zaman, pınar dile gelip şöyle
dedi: "Benim suyumdan içen, bir kaplan olur." Çocuk bu pınardan içmedi.
Biraz ileride bir pınara daha rastladılar. Bu pınar da şöyle söyledi:
"Benim suyumdan içen, bir kurt olur." Bir süre daha yürüdüler, üçüncü
bir pınara rastladılar. Çocuk eğildi. İçmek istedi. Bu kez bu pınar da
dile geldi: "Benim suyumdan içen, bir ceylan olur." dedi. Çocuk çok
susamıştı, daha fazla dayanamadı içti ve bir ceylan oldu.
O zaman kız kardeşi ağlamaya başladı. Ceylan da gözyaşlarını tutamadı, o
da ağladı. Kız ona: "Seni hiç bırakmayacağım" dedi. Sonra belinden
kemerini çıkardı, ceylanın boynuna geçirdi. Kamışlardan da bir ip yapıp
bir ucunu bir kemere bağladı, öteki ucundan da tuttu, beraberce yürümeye
başladılar.
Biraz sonra, boş bir kulübe buldular, oraya yerleştiler. Küçük kız,
ceylan için filizler, yumuşak otlar; kendisi için de yabani meyveler
topladı. Kardeşi bir ceylan olmasa ne iyi olacaktı, burada ne güzel
günler geçireceklerdi.
Bir gün, kral evlenmek için bu ormana geldi. Ormanda şenlik vardı. Ya\ u
ceylan kız kardeşine yalvardı yakardı, bu şenliği görmek için ondan
izin istedi. Küçük kız da razı oldu. Ceylan giderken kardeşi ona:
Akşamleyin döndüğün zaman "kardeşim aç, ben geldim" de ki bir avcı
olmadığını ve senin olduğunu anlayayım", dedi.
Akşam olunca ceylan kulübeye döndü. Bir avcı onu izledi ve kulübeye
girerken gördü. Avcı gidip gördüklerini krala anlattı. Kral, ertesi gün
yeni bir av için emir verdi. Ceylan o gün kardeşinden yine izin istedi,
eğlenceye gitti. Kral onu görünce avcılarına: "Sabahtan akşama kadar onu
izleyin, ama sakın kimse dokunmasın", dedi.
Güneş batar batmaz, kral ormandaki küçük kulübeye vardı. Kapıyı çaldı ve
dedi ki: "Kardeşim aç, ben geldim." Ceylan henüz dönmemişti, kız geleni
kardeşi sandı.
Kapı açıldı, kral içeri girdi. Kız onu görünce korktu, ama gelen konuğun
kötü bir hali yoktu. Bunun için korkusu uzun sürmedi. Kral bu güzel
kızı çok sevdi ve ona evlenme teklifinde bulundu. Kız:
— Çok teşekkür ederim, yalnız ceylandan ayrılamam, onun da bizim ile
birlikte gelmesini istiyorum, dedi. Kral bunu kabul etti. Güzel kız
kralın atına bindi, birlikte saraya vardılar. Bir süre sonra, büyük bir
düğün töreni yapıldı: Ünlü krallar, kraliçeler, prensler ve prensesler
bu törene davet edildi. Kral ile kız evlendiler.
Böylece kız kraliçe oldu. Kral ile birlikte sarayda mutluluk içinde
yaşıyordu. Ceylan da halinden memnundu; sevilip okşanıyor ve bütün gün
sarayın bahçesinde oynayıp .zıplıyordu
Günler günleri, aylar ayları kovaladı, bir yıl da böylece bitti. Kraliçenin bir oğlu dünyaya geldi.
Kötü kalpli üvey aha, küçük kızın kraliçe olduğunu haber aldı, kalbi
başka kötülüklerle doldu. Bir yolunu bulup, hizmetçi olarak saraya
girdi.
Bir gün, kral ava çıkmıştı. Kötü kalpli üvey ana kraliçenin
hizmetindeydi. Banyoyu o kadar kaynattı ki, kraliçe orada sıcaktan
boğuldu. Sonra kendi kızma kraliçe süsü verip yatağına onu yatırdı.
Gece yarısı, herkes uyuyunca, bebeğin süt ninesi gerçek kraliçenin odaya
girdiğini, beşikten çocuğunu çıkarıp emzirdiğini ve ceylanı okşadıktan
sonra tekrar çıktığını gördü.
Süt nine gördüklerini krala anlattı. Kral ertesi gece uyumadı, olup biteni gözetledi. Gece yarısına doğru kraliçe göründü.
Kral ona dokunur dokunmaz, Tanrı'nın lütfü ile canlandı, eski haline döndü.
Kraliçe krala, üvey annesinin kendisine yaptığı kötülükleri anlattı.
Sonunda kral bu cadı kadını öldürttü. Cadı ölür ölmez, ceylan da eski
haline, insan şekline döndü. O zaman, iki kardeş çok ama pek çok
sevindiler. Sevinçlerinden üç gün bir şey yiyemediler.
YAZAR
YORUMLAR