Anlayışlı olmakla, herkesin akıl erdiremediği şeyleri anlamakla insan
hakka varamaz. Allah'ın lütfü, keremi ancak kırılmış, yıkılmış gönülleri
alır katma.
Bizim şekillerimiz, dış görünüşümüz şu tatlı akıl denizinde suyun
üstünde yüzen kâseler gibi yüzer durur. Suretimizin, şeklimizin içi aşk
ve imanla dolu olamadıkça, o, denizin üstündeki boş kap gibi yüzer
durur. Fakat içi ilahi
şuurla dolunca akıl denizine gark olur gider.
A benim canım, bu dünyanın direği gaflettir. Akıllı olmak, her şeye akıl erdirmek bu dünya için afettir.
Akıllılık, o manevi cihandandır. Oradan gelen gerçek akıllı akıllansa, bu dünya gözümüzde alçalır, küçülür, gider.
Oradan gelen akıl, güneştir. Hırs ise buzdur. Akıllılık sudur, bu dünya ise kirdir, pisliktir.
Bu dünyada insanlar, büsbütün kine ve hasede kapılmasınlar, ahlaklarını
büsbütün bozmasınlar diye, mana âleminden bu âleme arada sırada, azıcık
da olsa akıl damla damla sızar, durur.
Eğer mana âleminden gelen o akıl sızıntısı artsa, bu dünyada ne hüner kalırdı, ne de ayıp.
Akla dayanan söz, inci de olsa mercan da olsa, cana ait konu yine
başkadır. Can konusu, başka bir makamın konusudur. Can şarabının kıvamı
ve çeşnisi de bambaşkadır. Onu akıl ve his dimağı anlayamaz.
Allah insana aklı, fikri, kıyası, delil asasını, hakkı, hakikati bulsun
diye verdi. İnsan, onu başka türlü kullanmaya başladı. Öfkeye kapıldı
da, o asayı kendisine verene vurdu. Akıl akla uygun olan her şeyi sağa
sola çekmeden, mucizeye ihtiyaç duymadan kabul eder. Sen, herkesin
gidemediği bu akla uymayan yolu, bahtı yaver, uyanık kişilerin
gönüllerinin yolu olarak gör. Mucizelere inanmayanlar, cansız şeylerin
inlemesini, seslenmesini inkâr ederlerse de kıyamette, onların elleri
ile ayaklan böyle bir şeyin olabileceğine tanıklık eder.
Senin aklın deveciye benzer. Sen de onun çekip götürdüğü deve gibisin. İstemesen bile o, dilediği yere, seni çeker götürür.
Bir akıl, aklın aklından kaçarsa, akıllılık mertebesinden göçmüştür, hayvanlara katılmıştır.
Bil ki bir akıl, başka bir akılla birleşirse, kötü iş işlemeye de, kötü
söz söylemeye de engel olur. Fakat nefis başka bir nefisle dost olursa,
cüzî akıl işsiz güçsüz kalır, bir iş göremez olur.
Akıl, bir başka akılla birleşince güçlenir, nuru çoğalır, yolunu iyi
görür. Fakat nefis, bir başka nefisle dost olmaktan hoşlanırsa karanlık
artar. Hakikat yolu görünmez olur.
Akıl padişaha benzer; şekiller, suretler onun elçileri, peygamberleri gibidir.
En kötü hastalık, aklı iyi kullanamamak; sağduyu noksanlığıdır. Laneti
gerektiren ve sahibini Allah'tan uzaklaştıran asıl hastalık da odur.
Çünkü akılları tamamlamak, yani aklı yerinde kullanmak, sağduyuya dönmek
mümkündür. Fakat bedende bir eksiklik varsa, onu tamamlamaya imkân
yoktur. Allah'tan uzaklaşmış olan her kâfirin kâfirliği, Firavunluğu,
hep akıl azlığından meydana gelmiştir.
Akıl, akıl olduğundandır ki her işin sonunu görür. Sonu görmeyen akıl
nefis sayılır. Nefse alt olan, yenilen akıl, nefis olmuştur.
Akıl, bu iki tılsımlar, yani suret ile mana yüzünden duygu ile Hz. Muhammed'in Ebu Cehil'le savaştığı gibi savaşır durur.
İnsanın aklı, vahiy ruhunun uygun hareketlerini bazen delilik, kaçıklık
gibi görür. Bazen da onlara hayran olur, şaşırır kalır. Çünkü bu yüksek
hakikatlerin anlaşılması için aklın da o dereceye yükselmesi, daha
doğrusu akim ruh olması gerekir.
Şunu iyi bil ki, duygu akla, akıl da ruha tutsaktır. Ruh, aklın bağlı
elini çözünce, akıl, en zor ve karışık işleri kolayca yapabilir.
Aklı hâkim ve hisleri mahkûm olan kişi; uyanık iken de rüya görür, bazı
müşahedelerde bulunur, kendisine göklerin kapısı açılır.
Kabuktan ibaret olan akıl, bir işi yüzlerce delil ile ancak anlayabilir,
fakat akl-ı küll, doğru olduğunu bilmediği yola, hiç adımını atar mı?
Her zaman akıl ve insafa af erinler olsun, çünkü hidayete vasıta olan,
insanı doğru yola ulaştıran onlardır. Allah doğru yolu daha da iyi
bilir.
Melek ile akıl da beraber idiler. Hakk'm hükmü yüzünden iki şekle büründüler.
Akıl ve dini kendine kılavuz et ki; kurtuluşa eresin.
Bedendeki ruh padişahtır. Akıl da onun veziri gibidir. Fesatçı, bozuk akıl, ruhu şaşırtır, kötülüklere doğru götürür.
Akıl meleği Hârut olunca yüzlerce kötü kişiye büyü öğretmeye girişir.
Sen, cüz'î aklı değil de, küllî aklı kendine vezir yap
Hevâ ve hevesi, (nefs-i emmâreyi) kendine vezir yaparsan, tertemiz canını namazdan da alıkor, niyazdan da.
İyi bil ki, bütün sanatlar, vahiyden meydana gelmiştir. Ondan sonra akıl, onları ilerletti.
Dikkat et de gör ki, bizim aklımız hiçbir sanatı usta olmadıkça öğrenebiliyor mu?
Akıl, hile ile kılı kırk yarar ama hiçbir sanat elde edemez.
İlâhî aşk, seçkin müminler için bir gemi gibidir. Bu gemiye binenler;
afete, felâkete pek uğramazlar; çoğu zaman da kurtuluşa ererler.
Ey Hakk yolcusu! Sen; aklı zekâyı sat da hayranlığı satın al! Çünkü zeki
olmak, akıllı olmak; bir fikir yürütmekten, bir zanna kapılmaktan
ibarettir! Hâlbuki hayranlık; Hakk'in güzelliğini, kudretini, sanatını
görmek, şaşırıp kalmaktır.
Aklı, Hz. Mustafa huzurunda kurban et ve "Allah'ım bana yeter!" de!
Düşmanın vereceği akıl ile başarıya ulaşılmaz, hiçbir şey aydınlanmaz.
Akıl nefsin üstüne yürürse, onun intikam almasına engel olur, onu geri
çevirir! Akıl, akıllı kişinin iyi ve kötü her işini ayarlayan bir polis,
bir müfettiş gibidir!
Allah'a inanan akıl, adalet sahibidir; bir polis müfettişi gibi gönül şehrinin bekçisidir, hâkimidir!
Onun aklı, kedi gibi, uyanıktır; hırsız nefis onun korkusundan, fare gibi delikte kalakalır.
Her nerede fare öteye beriye saldırırsa, orada ya kedi yoktur yahut da
kedinin resmi vardır, yani bulunan hantaldır, bir işe yaramaz!
Bir akıl, bir vicdan da, beden şehrini nefsin hevâ ve hevesinden ve
şeytanın vesvesesinden koruyamazsa, onun varlığı ile yokluğu birdir!
Aklın olmayınca, gaflet ve unutuş senin amirin olur, beyin olur; sana düşmanlık eder, tedbirini, yaptığın işleri bozar.
Akıl, şehvetin zıddıdır; şehvete esir olmuş kişiye akıllı deme!
Bir testere aklı ikiye bölse, ateş içinde akıl, özelliği-li korur; yine altın gibi güler durur!
Nefis ile akıl çarpışmaktadır. Kendine gel, aklını Daşına al da, aklı üstün getir, nefsini yen, ez!
Hakikatte akıl Allah tarafından ilham edilendir. Uftarit'in getirdiği akla akıl denemez.
Allah bir an için olsun, akıldan yardımını kesecek olsa, her şeye eren akıl, aptallıklar etmeye başlar.
Bizde insan olarak aklımızı öldüren, çarmıha geren dört vasıf vardır.
Onlar da; Şehvet, hırs, çok istekte bulunmak, yüksek mevki peşinde
koşmaktır.
İyi bil ki akıllardaki ayrılık, mertebe ve derece bakımından yerden göğe kadardır.
Akıl vardır, güneş kadar parlaktır. Akıl vardır, Züh-re yıldızından da aşağıdadır, akan yıldızdan da.
Akıl vardır, sarhoş kandiline benzer. Akıl vardır, ateş gibi parıl parıl parlayan bir yıldıza benzer.
Çünkü akıl, önünden gaflet bulutu kalkınca, Hakk'in tecellisini gören bir nur kesilir de, diğer akıllara faydalar verir.
Ne yazık ki, cüz'î akıl, aklın adını kötüye çıkarmıştır. Dünyaya karşı
beslenen şiddetli arzu, insanı âhiret muradından mahrum bırakır.
O, yani tam akıllı olan kişi, kendisi av olduğu için, avcının
güzelliğini görmüştür. Cüz'î akıl sahibi ise, avcılığa kalkıştığı için,
av yakalamak derdine düşmüştür. (
Güneş gibi ışık saçan bir akıl gerek ki, ancak doğru yolda, gerçek olarak kılıç sallasın.
Akim şeker dökmesi, yırtıcı hayvanlara zehir olur. Çünkü iyinin iyiliği kötünün zıddıdır.
Bu dilin konuşabilmesi akıl sayesindedir.
Güzeli ve çirkini akıl fark eder, göz değil; onun gördüğü siyahla
beyazdan ibarettir. Göz, çöplüklerde biten yeşilliklere de
aldanır. Gerçeği, akıl mihengi ile anla.
İnsanın aklı, kolu kanadı gibidir. Aklı olmayan başka bir aklı rehber edinmelidir.
Akl-ı cüz'î akbabaya benzer. O, leş yiyerek uçar.
Akıllı o kişidir ki, dostlarının belalara düşüp ölüşlerinden ibret alır.
Akıllı birinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir.
Akıllı kişiler önceden ağlarlar; bilgisizler ise işin sonunda başlarına
vururlar, hayıflanırlar. Sen işin başlangıcında sonunu gör de, ceza
gününde pişman olma.
Akıllı bir kimse, başka akıllı bir kişi ile dost olunca aralarındaki sevgi gün geçtikçe artar.
Akıllı kişi, üzümde şarabı görür, âşık da yokta, yokluktan varı seyreder.
Akıllı bir kişi için akıl gemi çapası gibidir. Onu heva ve heves rüzgârına kapılmaktan alıkoyar.
YAZAR
YORUMLAR