Önemli Olan Bugün Ne Olduğumuz Değil, Yarın Neye Başlayacağımızdır…Aşağıdaki hikaye yazarın kendi ağzından sunulmaktadır. Yaşanmış bir olaydır… Bu son değil. Sonun başlangıcı hiç değil. Olsa - olsa yepyeni bir hayatın başlangıcıdır… Bugün çok gerilerde kalmış olan çocukluğumun kimi anları, özellikle de sevgili annemle, o kızıl saçlı İrlandalı özel kadınla ilgili olanlar, hala çok canlı. Onun oğluyla ilgili özel bir düşü vardı. “bir gün”, derdi sürekli, “bir gün bir yazar olacaksın…Ama sıradan değil, büyük bir yazar!”
Evet, onun bu düşünü benimsemiştim. Çok çocuk babasının geleceğini planlamasına içten içe kızar, ama ben bu fikri sevmiştim. Ünlü bir yazar. Evet! Annem daha ben ilkokula gitmeden önce bana kütüphaneden aldığı kitapları okur, ben de sürekli onun beğeneceği kısa öyküler yazardım.
Lise son sınıftayken okul gazetesinin yayın yönetmeniydim. Planlarımıza göre, sonbaharda Missouri üniversitesine gidecektim, burasının ülkedeki en iyi gazetecilik okulu olduğuna inanıyorduk.
Liseyi bitirdikten altı hafta sonra, annem bana öğle yemeği hazırlarken mutfakta düşüp öldü.
Onun ölümüne alışabilmek çok zor oldu. 1940 yılı sonbaharında üniversiteye gideceğim yerde bir kağıt fabrikasında çalışmaya başladım ve 1942’de Hava Kuvvetlerine katıldım. 1943’de bombardıman subayı olarak gümüş apoletlerimi taktım. Oy kullanma hakkımı kazanmamdan iki hafta önce “subay ve centilmen “ olmuştum. Bir B - 24 kurtarıcısı içinde Almanya üzerinde 30 uçuş yaptım. Jimmy Stewart da aynı grupta, 445. Ağır bombardıman grubundaydım. İyi bir insandım .
Savaş bittikten sonra A.B.D ‘ ye geri döndüm ve hemen fark ettim ki, sadece lise mezunu bombardımancılar için piyasada fazla iş yoktu. Aylarca süren işsizlik yoklamaları dan ve sancılı iş aramalarından sonra nihayet hayat sigortası satıcısı işine girmiştim ve savaşa gitmeden önce sevdiğim kızla evlendim.
Sonraki on yıl hem benim için, hem karım için, hem de Allahın bize lütfettiği kızım için tam bir cehennem gibiydi. Sigorta satmak için gece gündüz kaç saat çalışırsam çalışayım, gittikçe borca batıyorduk ve ben bu günde düş kırıklığına uğramış bir çok kişinin yaptığı gibi, sorunlarımdan saklanıyordum.
Satmak için kapı kapı dolaşıp çene yorduğum uzun bir günün sonunda bir içki içmek üzere bir bara girdim bu kadar zor bir günün sonunda içkiyi hakketmemiş miydim. Her neyse, bir içki doldu ikinci içki, üçüncü, dört oldu altı, sonunda karım ve kızım benim bu alışkanlığıma dayanamayarak beni terk ettiler.
Sonraki iki yılı hayal meyal hatırlıyorum. Eski Ford‘uma binip ülkeyi dolaşıp bir şişe ucuz şarap parası kazanacak işlerde çalışıyor, sarhoş olup sayısız gece sokaklarda geçiriyordum. Cehennemde yaşayan zavallı bir sefildim.
Cleveland’dayken hayatıma son vereceğim soğuk bir kış sabahını hiçbir zaman unutmayacağım. Soluk renkli bir rehineci dükkanının önünden geçerken vitrindeki raflardan birinde küçük bir tabanca görüp durdum. Namlusuna iliştirilmiş sarı etikette 29 dolar yazıyordu. Elimi cebime atıp üç on dolarlık çıkardım. Sahip olduğum her şeydi bu ve düşündüm ki … “bütün sorunlarım böylece sona erecek. Tabancayı satın alacağım, birkaç kurşun edinip kaldığım pis odaya döneceğim. Kurşunları doldurduktan sonra tabancayı kafaya dayayacağım… Ve tetiği çekeceğim … ve bu kadar rezil bir başarısızlıkla aynada bir daha karşılaşmayacağım.”
Sonra ne olduğunu anımsamıyorum. Şimdi bu olayla alay ediyor ve bir zamanlar kendini öldürmeye bile cesaret edemeyen yüreksiz biri olduğumu söylüyorum. Her neyse, o tabancayı satın almadım. Kar yağıyordu, rehineci dükkanın vitrinine sırtımı dönüp kendimi bir halk kütüphanesinde buluncaya kadar yürüdüm. Kasım ayının ayazında içerisi sımsıcaktı.
Kişisel gelişim konusundaki rafların önüne gelinceye kadar on binlerce kitabın arasında yürüdüm. Bir kaçını ellime aldım ve en yakın masaya oturup bazı cevaplar arayarak okumaya başladım. Nerede yanlış yapmıştım? Yalnızca lise tahsili ile bir şeyler yapabilir miydim? Benim için umut var mıydı? Alkol problemim ne olacaktı? Benim için çok mu geçti? Bundan böyle düş kırıklığı, başarısızlık ve göz yaşı ile dolu bir yaşama mı mahkum olacaktım?
Og Mandino‘yu aramak üzere ülkeyi dolaşırken ziyaret ettiğim sayısız kütüphanelerden ilkiydi bu. Başarı üzerine yüzlerce kitap okudum ve giderek içkiden uzaklaştım. Ve kendimi keşfettim ondan sonra hayatımın seyri değişti.
Okuduğum kitaplarda herhangi değerli bir hedefe ulaşabilmek için mutlaka bir bedel ödemek gerektiği beni çok etkilemişti. Ve bu etki ile bir satış elemanı görevine talip oldum. Hemen hemen aynı günlerde bana benden daha fazla inanan bir kadınla tanıştım. Sigorta şirketi bu 32 yaşındaki yitik kişiyi işe aldığında o kadınla evlendim ve o tatlı bayanla 40 yıldan beri beraberiz.
Bir yıl soğuk ve açıklık bir bölge olan Kuzey Maine bölgesinin satış müdürlüğüne getirilim. Birkaç patates üreticisini işe aldım, onlara okuduğum kitaplardan öğrendiğim felsefeyi uygulayarak satıcılığı öğrettim. Kısa süre sonra firma rekorları kırmaya başladık.
Bir gün bir hafta izin aldım ve bir daktilo makinesi kiraladım. Görüldüğü gibi yazma rüyası beni hiçbir zaman terk etmedi. Kırsal alanda sigorta satma üzerine el kitabı yazdım, bunu yapabildiğim kadar düzenli bir şekilde temize çekip şirketin merkez ofisine gönderdim… Kuzey Maine’ e gömdükleri bu büyük yeteneği keşfetmeleri için dua ediyordum.
Gerçektende biri beni keşfetti. Ondan sonra hatırladığım şey; eşim ben ve oğlumuz pılımızı pırtımızı arabamın tepesine yükleyip Chicago yoluna çıkmamızdı. Satış geliştirme merkezinde firma bültenleri yazmakla görevlendirilmiştim. Sonunda yazacaktım.
Satıcılar ve hisse sahipleri için sınırsız başarı adlı bir dergi çıkartılıyordu. Derginin yayın yönetmeni emekliye ayrıldığında, ben aylardır merkez ofiste çalışıyordum ve patronumun dostu olmuştum. Dergi yayıncılığı hakkında herhangi hiçbir şey bilmememe rağmen, büyük bir cesaretle yayın yönetmenliğine talip olmuştum. O ise bana sadece bu görevi vermekle kalmadı, aynı zamanda bana bir misyon yükledi.
Görevim, bu iç bülteni ulusal bir dergiye dönüştürmekti. Hedefimize ulaşmak için gerekli bütün adımları atmam için bana açık bir çek vermişti. Bunu izleyen on yıl içinde dergi kadromuz ikiden altmış ikiye, tirajımız ise 250 bine çıktı.
Derginin yönetmeni olduktan birkaç ay sonra, yeni çıkacak sayıyı tamamlamak üzere bir makaleye daha gereksinim olduğunu saptadım. Dosyalarda buna uygun bir şey yoktu. Ben golfe çok düşkünümdür. O gün sabaha kadar oturup otomobil kazası geçiren ve kendisine bir daha yürüyemeyeceğini söyleyen Ben Hogan ile ilgili bir yazı yazdım. Bu büyük adam yalnızca yürümekle kalmamış aynı zamanda ulusal kupayı da tekrar kazanmıştı.
Makaleyi Sınırsız Başarıda yayınladım ve talihim döndü. New York’lu bir yayıncıdan, bütün yazarların düşledikleri türden bir yazı geldi. Hogan’la ilgili makalemi çok beğenmişti ve benim daha fazla yeteneğe sahip olduğuma inanıyordu. Eğer bir kitap yazarsam, firmasını bunu yayınlamayı düşünebileceğini bildiriyordu.
On sekiz ay sonra bir kitapçık yayınladık: "Dünyadaki En Büyük Satıcı. Tanınmamaktan dolayı ilk baskı 5 bin adet oldu. Sonraki zamanlarda giderek arttı ve şu anda ilk baskı üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen her yıl 100 bin baskı yapılıyor. Ve bana gelen 80 – 100 bin teşekkür mektupları.
Sevgili annem öleli yarın yüzyıldan fazla oluyor. Eğer bir cennet varsa, inanıyorum ki oradan bakıyor ve oğlu arzu ettiği hedefe ulaştığı için büyük bir gurur duyuyordur. Öyle umuyorum…
Og Mandino 22 dile çevrilmiş ve 36 milyondan fazla satmış 18 kitabın yazarıdır. Esinlendirici kişisel gelişim kitapları alanında dünyanın en çok okunan yazarı olan Og Mandino aynı zamanda İngilizce konuşan dünyada en sevilen konuşmacılardan biridir. Og Mandino kendini keşfetti hayatı değişti. Siz neyi bekliyorsunuz? Kayıp olan kendinizi çok yakında keşfedin, hayatın değişsin…
NLP İLE HIZLI OKUMA( ARESKİTAP 2006) CEMALKONDU ALINTIDIR…
YAZAR
YORUMLAR