YÜKLENİYOR...

Değişim Seninle Başlar.

Dışardaki yaşam bir kasırgadır, sürekli bir çatışma, kargaşa ve mücadeledir. Diğer taraftan bu yalnızca yüzeyde böyledir, okyanusun yüzeyindeki dalgalar gibi, çılgın bir gürültü, sürekli bir mücadele vardır.


Yaşamın tamamı bu değil. Derinlerde sakin, sessiz, çatışmasız, mücadelesiz bir merkez var. Merkezde, yaşam rahat, gürültüsüz bir akış, mücadele etmeden, savaşmadan, zorlamadan akan bir ırmaktır.


Yüzeydekiyle, dışarısıyla özdeşleşebilirsin. Bunu yaptığında endişe ve keder peşinden gelir. Herkesin başına gelen şey bu; yüzeyle ve yüzeyde süre gelen mücadeleyle özdeşleştik.


Yüzey huzursuzluğa mahkumdur, bunda bir terslik yok. Sen merkezde kök salabilirsen, yüzeydeki

huzursuzluk güzel gelecek; kendine göre bir güzelliği olacak.


Sen içerde sessiz olabilirsen, dışardaki seslerin hepsi ahenkli olur. O zaman hiçbir şey ters değildir; herşey bir oyun olur. İçerdeki özü,sessiz merkezi bilmiyorsan, tamamen yüzeyle özdeşleşmişsen, delirirsin. Zaten hemen hemen herkes deli.


Yoga, meditasyon, Zen gibi değişik teknikler temelde merkezle bağını yeniden kurmana yardımcı olacak.


Bu teknikler senin çevreyi unutup, içeri doğru hareket etmene, çevreyi bir süreliğine bırakmana yardım etmenin yollarıdır. Kendi varlığının derinliklerinde öylesine gevşersin ki, dışarısı kaybolur, sadece iç kalır. İçe nasıl gidileceğini, kendine doğru nasıl adım atacağını bir kez öğrendiğinde, bunu yapmak zor değildir. Nasıl yapılacağını bilmiyorsan, bütün bildiğin yüzeyde salınan zihinse, bu iş çok zordur. Zor olan insanın kendi içinde gevşemesi değildir: zor olan yüzeye tutunmamaktır.


Bir keresinde şu Sufi hikayesini duydum.


Bir Sufi derviş seyahat ediyormuş. Gece karanlık olmuş ve derviş yolunu kaybetmiş. O kadar karanlıkmış ki, nereye gittiğini bile göremiyormuş. Sonra birden bir adım atmış ve ayağı boşluğa

gelmiş. Bir dala tutunarak düşmekten kurtulmuş ama çok korkmuş. Karanlıkmış, aşağıda neler

olduğunu, çukurun ne kadar derin olduğunu bilmiyormuş. Gece soğukmuş. Yardım istemek için

bağırmış ama kimse duymamış, yalnızca kendi sesi yankılanarak geri dönmüş. Gece o kadar soğukmuş ki, elleri donmaya başlamış, tutunduğu dalı er ya da geç bırakmak zorunda kalacağını

biliyormuş. Tutunmak giderek imkansızlaşacakmış. Zaten eli de gevşemeye başlamış. Ölüm kesinlikle çok yakınmış; her an düşüp ölebilirmiş. Nihayet sonu gelmiş. Ne kadar korktuğunu tahmin edebilirsin.


Yavaş yavaş ölüyor, sonu geldiğinde, dalın ellerinin arasından kaymaya başladığını hissetmiş.

Tutunmanın bir yolu yokmuş, düşmekten başka yapacak bir şey kalmamış. Ancak düştüğü anda...

Derviş dans etmeye başlamış! Çukur falan yokmuş, yere basıyormuş. Oysa bütün gece sıkıntı çekmiş...


Bizim durumumuz da bu. Yüzeyi bırakırsak kaybolacağımızdan korktuğumuz için, yüzeye tutunmaya devam ediyoruz. Aslında yüzeye tutunduğumuz sürece kayboluyoruz. Derinlikler karanlık, zemini göremiyoruz; yüzeyden başka hiçbir şeyi göremiyoruz.


Bütün meditasyon teknikleri seni cesaretlendirmek, güçlendirmek, maceraya heveslendirmek içindir.


Böylece yüzeye tutunmayı bırakır, kendi içine düşersin. Çukura benzeyen bu karanlık, dipsiz boşluk, senin kendi varlığının zeminidir. Yüzeyi, çevreni bıraktığın anda, merkezleneceksin.


Meditasyonun amacı bu merkezlenmedir. Bir kez merkezlendin mi, dışarda dolaşabilirsin ama tümüyle farklı olacaksın.


Bilincinin niteliği tamamen değişmiş olacak. Bundan sonra çıkıp dışarda dolaşabilirsin ama hiçbir

zaman dışarda olmayacaksın, merkezde kalacaksın. Çevresel faaliyetlerle uğraşırken merkezlenmiş kalmak güzeldir. O zaman faaliyetlerin tadını çıkarabilirsin; güzel bir oyun olur. O zaman çatışma olmaz, herşey bir oyundur. O zaman çevrede olup bitenler senin içinde gerilim yaratmayacak, çevrende keder ve endişe olmayacak.


Çevre çok fazla geldiği, üzerinde çok fazla ağırlık yaptığı anda asıl kaynağına geri gidebilir, varlığının merkezine dalabilirsin. Orda yenilenip, tazelendikten sonra tekrar dışarı çıkabilirsin.

Yolu bir kez öğrendiğinde bunu yapabilirsin, üstelik de yol uzun değildir. Kendinden başka hiçbir yere gitmiyorsun, bu yüzden uzak bir yol değil, hemen yakınında. Tek engel senin tutunman,

kaybolacağından korkarak dışarıya yapışman.


İnsan korkudan öleceğini zanneder. İçsel merkeze ilerlemek bir bakıma ölümdür, çevreyle bağlantılı kimlik ölür ve senin kendi varlığına ilişkin yeni bir anlayış ortaya çıkar.


Etiketler: , ,