Umut yok olduğunda, yaşam olgusal ya da gizil (potansiyel) olarak sona ermiştir. Umut, yaşamın doğasında, insan ruhunun dinamiğinde varolan bir öğedir. Yaşamın doğasını oluşturan bir başka öğeye çok yakından bağlıdır. Bu öge, inanç'dır. İnanç, zayıf bir inanma ya da bilgi biçimi değildir; şuna ya da buna iman etmek değildir. İnanç, henüz kanıtlanmamış şeyin doğru olduğuna inanmak, bir olasılığa inanmak, gebeliğin farkına varmaktır. Gerçek, ama henüz doğmamış olan konusunda bilgi sahibiysek,
inanç akılcıdır; yüzeyi delip geçen ve çekirdeği gören bilgi ile kavrama yetileri üzerine kurulmuştur. İnanç da tıpkı umut gibi gelecek'c ait kehanette bulunmak değildir; şimdiki zaman'ın gebelik durumundaki görüntüsüdür.
İnanç'in, bir kesinlik ve bir emin olma durumu olduğu kısmen doğrudur. İnanç, olasılığın gerçekçiliği konusunda emin olmaktır — ama kesin tahmin anlamında emin olma değildir. Çocuk, gelişmemiş olarak doğabilir; doğum sırasında ölebilir; yaşamının ilk iki haftası içinde ölebilir. İşte bu, inanç'm paradoksudur: İnanç, kesin olmayışın kesinliğidir. İnsanın kendi görüş ve kavrayışının doğru ve kesin olduğuna inanmaktır; gerçekliğin ortaya koyacağı nihai sonuca kesinlikle inanmak değildir. Bilimsel olarak öngörülebilen şeyler için inanç'a gereksinmemiz yoktur, olanaksıza inanç da olamaz. İnanç, kendi yaşama deneyimimiz ve kendimizi dönüştürmemiz temeline dayanır. Başkalarının değişebileceğine
inanç duymam için benim değişme deneyimini yaşamış olmam gerekir. Ussal inanç'la usdışı inanç8 arasında önemli bir ayrım vardır. Ussal inanç, kişinin düşünsel ya da duygusal açıdan içsel-etkin olma durumunun sonucudur; usdışı inançsa, kişinin, doğru olup olmadığına bakmaksızın doğru olarak kabul ettiği, kendisine verilmiş bir şeye boyuneğmesidir. Nesnesi ister bir tapım olsun ister bir önder ya da bir ideoloji, bütün usdışı inançların temel öğesi, bunların edilgin nitelikte olmasıdır. Bilim adamı bile, kendi
yaratıcı düşüncesinin gücüne karşı ussal inanç beslemek için, geleneksel fikirlere karşı duyulan usdışı inançtan arınmak gereksinimi içindedir. Buluşu “kanıtlanınca”, inanç'a gereksinmesi kalmaz; artık yalnızca, aklından geçirmekte olduğu bir sonraki adıma inanç duymak ister. İnsan ilişkileri alanında, bir başka kişiye “inanç duymak”, onun özünden, İbranicede, “inanç” (emunah) sözcüğü kesinlik ve emin olma anlamına gelir. Amin “kesinlikle” demektir.
Aynı anlamda, kendimize karşı da inanç duyabiliriz — görüşlerimizin değişmezliğine değil, kişilik yapımıza şekil veren kalıba, yaşama karşı temel yönselimimize karşı inanç besleyebiliriz. Bu türden inanç, kişinin kendi deneyimleriyle, mantıklı olarak, rahat rahat “Ben” deme yetisiyle, kimlik duygusuyla biçimlenir.
Umut, inanç'a eşlik eden ruh halidir. Umutluluk hali olmaksızın inanç ayakta duramaz, dayanaksız kalır. Umut, yalnız ve yalnız inanç temeli üzerinde durabilir.
YAZAR
YORUMLAR